22 Aralık 2011 Perşembe

Emek Neden Bizim?


Begüm Özden Fırat. 'Emek Neden Bizim?. Radikal2. 18 Aralık 2011.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1072999&Date=22.12.2011&CategoryID=42




Emek Sineması’nın içerisinde yer aldığı adanın yıkılıp yerine bir AVM yapılacağını, projenin mimarı Fatih Kesgün’ün fantastik ifadesiyle söylersek, Emek’in bu AVM’nin en üst katına “yıkılmadan taşınacağını” duymayan kalmadı. Hatırlanacak olursa, geçtiğimiz Mayıs ayında 9. İstanbul İdare Mahkemesi öngörülen projenin “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Ardından atanan bilirkişi heyetinin, karanlıkta ve proje mümessilinin mihmandarlığında gerçekleştirdiği keşif sonrası yazdığı raporda, iki uzman, dava konusu projenin kültür dokusuna uygun olmadığını belirterek yürütmeyi durdurma yönünde karar verdi. Bundan neredeyse 6 ay sonra, 1 Aralık’ta, aynı mahkeme bilirkişi raporunu hiçe sayarak yürütmenin durdurulması kararını iptal etti.

Emek’i geri almak
Fener-Balat-Ayvansaray’da, Bedrettin Mahallesi’nde, Dikmen’de kentsel dönüşüme karşı mücadele edenler, Senoz’da, Tortum’da, Gerze’de, Solaklı’da yaşam alanlarının yok edilmesine karşı çıkanlar çok iyi bilirler ki yürütmeyi durdurma kararları sermayeyi nadiren durdurur. Bu nedenle mahkeme kararına şaşırdık desek, yalan olur. Fakat 9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin verdiği bu iptal kararı, zamanlaması itibarıyla bize açıkça gösterdi ki, Emek Sineması projesini, masa sandalye operasyonlarıyla insansızlaştırılan ve büyük sermayeye açılması kolaylaştırılan Beyoğlu’ndan, yayalaştırılması planlanan Taksim Meydanı’ndan, satışa çıkartılacak okul ve hastanelerden, çürümeye bırakılan AKM’den, boşaltılan Tarlabaşı ve kentsel dönüşüm tehdidi altındaki Bedrettin Mahallesi’nden, kaçak katlarıyla İstiklal Caddesi’nde heyula gibi yükselen Demirören AVM’den bağımsız düşünmek mümkün değil.

12. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin 2 Nisan 2010’da gerçekleştirilen açılışında Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın konuşmasını kesintiye uğratan borazan sesleri (nam-ı diğer “zaaart eylemi”) ve ertesi gün Yeşilçam Sokak’ta düzenlenen simgesel festival açılış töreni ve film gösterimi Emek Sineması mücadelesinin miladı sayılabilir. O tarihten bu yana yaklaşık 1.5 yıldır hep beraber defalarca “Emek Bizim, İstanbul Bizim! Yıktırmıyoruz!” dedik ve dediğimizi yaptık. Fakat gördük ki, asıl mesele yıktırmamak değil, Emek’i sahiplenmek, Emek Sineması’nın ve Yeşilçam Sokağı’nın bizlere ait olduğunu, bu yerlerin bizlerin yaşam alanlarımız ve kamusal mekanlarımız olduğunu haykırmak ve bu mekanları sermayeden ve iktidardan geri alabilmek. Altın Lale Ödül töreni, “Hepimiz Bilirkişiyiz” yürüyüşünü takiben gerçekleşen ‘1. Geleneksel Emek Şenliği’, sayısız film gösterimi ve geçen Mayıs ayı boyunca yapılan ‘Emek’i geri alma şenlikleri’, kendiliğinden gelişen Demirören AVM işgali bizlere tüketim odaklı olmayan, dayanışmacı ve yaratıcı bir toplumsallığın var olabileceğini gösterdi en çok.
Mimarlar Odası’nın da sıkça vurguladığı gibi Emek Sineması tarihi ve kültürel bir miras olarak yerinde ve olduğu gibi korunmalı. Taraf olunan uluslararası sözleşmeler devlete bu yükümlülüğü verir. Bunun yanı sıra Emek kolektif hafızamızın mekânıdır. Orada seyredilen filmler, kurulan hayaller, gidilen festivaller kadar adına yakışır şekilde 80 darbesi sonrası gerçekleştirilen ilk 1 Mayıs kutlamasının da mekânıdır Emek. Dahası, haksız ve hukuksuz bir şekilde sermayeye devredilen Emek Sineması ve Serkildoryan binası Sosyal Güvenlik Kurumu’na, yani kamuya, yani bizlere aittir! Bu alan üzerindeki her türlü kullanım hakkı kamunundur ve kolektiftir. Bu nedenle nazarımızda meşru ve esas olan Beyoğlu Belediye Başkanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Yenileme Kurulu Üyeleri ve Kamer İnşaat gibi kurumların ve şirketlerin çıkarları değil, kamunun yararı ve kararıdır.

‘Rantabl’ alan
Tüm bu nedenlerle Emek Sineması yıkımına karşı çıkmak geçmişimize sahip çıkmak kadar bugünümüzü kurmak ve farklı bir gelecek tahayyül edebilmek için verilen bir mücadeledir. Bir nostalji nesnesi olarak Emek’i korumaktan ziyade AVM’ler içerisine sıkıştırılan sinema salonlarına, ticarileşen ve metalaşan sanatsal ve kültürel üretime karşı durmak, kenti ve kentsel mekanları sermayenin ve iktidarın elinden geri almaya yeltenmek, daha da önemlisi kamusallığı yeniden telaffuz etmeye ve kurmaya dair bir çabadır.
9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını iptal etmesi bizlere bir kez daha hukuki mücadelenin gerekli ama çoğu zaman yetersiz olduğunu gösterdi. Mimarlar Odası’nın itiraz başvurusuna rağmen her an yıkımına başlanabilecek Emek için kitlesel itirazımızı yükseltmek, sokakta mücadele etmek ve en önemlisi umutsuzluğa düşmemek gerekli. Türkiye’de yargının demokrasiyi, insanları ve kentleri yapayalnız bıraktığı bugünlerde dayanışmaktan başka bir çaremiz, sokaktan başka bir mücadele alanımız yok! Parsel parsel yitirdiğimiz yaşam alanlarımıza bir yenisini eklememek, her türlü mücadelenin kamusal alanı olan Beyoğlu’nu parça parça elimizden alınmasına izin vermemek için Emek’in yıkımına ya da ‘rantabl’ bir alan olarak ek işlevlerle yeniden değerlendirilmesine karşı durmalıyız.

Varyete’nin arzusu Emek Sineması’nın yerinde ve olduğu gibi restore edilmesi, kamusal yarar gereği ticari olmayan, bağımsız bir sinematek /kültür merkezi olarak düzenlenerek aynı ilkeleri paylaşan sinemacılar ve kurumların kullanıma açılmasıdır.

1 yorum:

  1. Verdiğiniz bilgiler çok faydalı oldu Macbook Servis olarak sizlere teşekkürlerimizi sunarız.

    YanıtlaSil